Size 8. Henry’i (1491 – 1547), metreslerini ve nikahlı eşlerini bi anlatayım bari dedim.Ayrıca sevgililer günü için de uygun bir maddeleme olur diye düşündüm bu aşk, seks, boşanma, kan, revan, entrika dolu tarihi hikaye. Hani yani ibret olsun sevgilisi olanlara, bakın yani aşk ne boktan bi şey babında… 
Sıralamamız baştan sona doğru kronolojik gidiyor efenim… İki önemli metres de yerlerini aldı, metres olarak belirtilmemiş olanlar ise nikahlı, 6 karısı oluyor.

8. Aragorn’lu Catherine (1495 -1536) – Motto: Humble and Loyal
Ağabeyi Arthur bilinmeyen bir sebepten (büyük ihtimalle veba olduğu söyleniyor) ölünce, 8. Henry kısa bir süre sonra, henüz 17 yaşındaylen tahta geçiyor. Geçerken de, bizim berdel usulü bir adetle, ağabeyinin 23 yaşındaki dul karısı, İspanyol Catherine ile evlenmesine karar veriliyor. Nikahın gerçekleşebilmesi için Catherine, Arthur ile olan kısa süreli evliliklerinde fikfik olmadığına yeminler ediyor. (bkz. “No, I did not have sex with that woman”) Dolayısıyla, din adamları birinci nikahın geçersiz sayılacağına hükmediyor ve 8. Henry gönül rahatlığıyla yingesi ile evleniyor.
Ağabeyi Arthur bilinmeyen bir sebepten (büyük ihtimalle veba olduğu söyleniyor) ölünce, 8. Henry kısa bir süre sonra, henüz 17 yaşındaylen tahta geçiyor. Geçerken de, bizim berdel usulü bir adetle, ağabeyinin 23 yaşındaki dul karısı, İspanyol Catherine ile evlenmesine karar veriliyor. Nikahın gerçekleşebilmesi için Catherine, Arthur ile olan kısa süreli evliliklerinde fikfik olmadığına yeminler ediyor. (bkz. “No, I did not have sex with that woman”) Dolayısıyla, din adamları birinci nikahın geçersiz sayılacağına hükmediyor ve 8. Henry gönül rahatlığıyla yingesi ile evleniyor.

Gönül rahatlığı dedim ama, pek de gönlü rahat değil Henry’nin. özellikle de kızları Mary’den sonra doğan bütün çocuklarının ölmesi ve Catherine’in kendisine bir erkek çocuk yani varis verememesi kralın kafasını bulandırıyor, onu karısından uzaklaştırıyor.
24 yıl süren evlilikleri boyunca, Aragorn’lu Catherine halk tarafından çok sevilen, çok bayılınılan, yeri doldurulamayacak bir kraliçe olarak görülmesine ve Henry de kendisini seviyor gözükmesine rağmen sonra olanların temelinde bu erkek çocuk meselesinin büyük payı var tabii.
Çapkın bir kral olan Henry, kadını tabii aldatıyor ama Anne Boleyn’e kadar büyütecek pek bir mevzu olmuyor. Ve fakat, Henry gün gelip Anne Boleyn’e aşık olunca boşanmak istediğine karar veriyor ve papazlar Catherine daha önce Henry’nin abisiyle evli olduğu için, bu nikahın lanetli -ve evet bildiniz- geçersiz sayılacağına hükmediyorlar. Böylece bu çok sevilen kraliçe, baştan atılıyor, saraydan uzaklaştırılıyor, kızı Mary’den ayrılmak zorunda bırakılıyor. Uzak bir yerlerde bir kalede yaşamaya mahkum bırakılıyor ve öyle bir süre yaşadıktan sonra, kendi kendine ölüyor. Ve kraliçe olarak değil, prenses titriyle gömülüyor.

7. Elizabeth “Bessie” Blount (metres/ 1502 -1539)
Henry’nin çok sayıda metresi olduğu düşünülmesine rağmen tüm kaynaklarca kesin olarak kabul edilen iki metresi var. Bunlardan biri de Henry’nin tüm kadınları içinde en güzeli olarak nam yapmış Leydi Blount. Aragorn’lu Catherine’nin nedimelerinden olan bağyen Blount’un Henry ile olan ilişkisi, kendisi henüz reşit olmamışken başlıyor ve 8 yıl kadar devam ediyor, sonra kızımız hamile kalıyor ve Henry’e karısının veremediği erkek çocuğunu gayrı meşru olarak veriyor. Sonradan dük ilan edilecek ve kral tarafından tanınacak bu oğlan çocuğunun yani Henry Fitzroy’un doğumundan kısa bir süre sonra Henry, Bessie defterini kapatıyor. Küçük Henry Fitzroy, annesinden ayrılıp, bir bakıcının yanına veriliyor, Bessie ise kralın seçtiği biriyle evlenip, saraydan uzak bir yaşam sürüyor. Genç yaşta tüberkülozdan ölen oğlu Henry gibi Bessie de henüz 30′larındayken tüberkülozdan ölüyor.
Henry’nin çok sayıda metresi olduğu düşünülmesine rağmen tüm kaynaklarca kesin olarak kabul edilen iki metresi var. Bunlardan biri de Henry’nin tüm kadınları içinde en güzeli olarak nam yapmış Leydi Blount. Aragorn’lu Catherine’nin nedimelerinden olan bağyen Blount’un Henry ile olan ilişkisi, kendisi henüz reşit olmamışken başlıyor ve 8 yıl kadar devam ediyor, sonra kızımız hamile kalıyor ve Henry’e karısının veremediği erkek çocuğunu gayrı meşru olarak veriyor. Sonradan dük ilan edilecek ve kral tarafından tanınacak bu oğlan çocuğunun yani Henry Fitzroy’un doğumundan kısa bir süre sonra Henry, Bessie defterini kapatıyor. Küçük Henry Fitzroy, annesinden ayrılıp, bir bakıcının yanına veriliyor, Bessie ise kralın seçtiği biriyle evlenip, saraydan uzak bir yaşam sürüyor. Genç yaşta tüberkülozdan ölen oğlu Henry gibi Bessie de henüz 30′larındayken tüberkülozdan ölüyor.
Bessie’ye dair çok fazla bilgi yok ve maalesef resmini de bulamadım. O yüzden oğlu Henry Fitzroy’un resmiyle idare ediceksiniz…

6. Mary Boleyn (metres / 1499 – 1543)
Boleyn kızlarımızın, birincisi. Daha sonra İngiltere’yi sallayacak kardeşi Anne Boleyn’in aksine Mary daha bir kendi halinde, mülayim. Kaynaklara göre kardeşlerden daha güzel olanı olduğu da söyleniyor, Henry’nin dikkatini ilk kendisinin çekmesinin sebebi bu olabilir. Bir diğer olasılık ise Mary’nin Fransız saraylarında yetişmesi ve hatta fransız kralı Francis’le de aşna fişne durumlarının olduğunun bilinmesi olabilir. Zira fikfik tekniklerinde o dönemin İngilizlerine göre daha bi açılımcı olan Fransızların elinde yetişmiş bir kadın Henry’e şahane şeyler vaat etmiş olabilir tabii, ne de olsa Francis’ten iyi referansı var kızımızın: “Una grandissima ribalda, infame sopra tutti” (“a great prostitute, infamous above all”).
Boleyn kızlarımızın, birincisi. Daha sonra İngiltere’yi sallayacak kardeşi Anne Boleyn’in aksine Mary daha bir kendi halinde, mülayim. Kaynaklara göre kardeşlerden daha güzel olanı olduğu da söyleniyor, Henry’nin dikkatini ilk kendisinin çekmesinin sebebi bu olabilir. Bir diğer olasılık ise Mary’nin Fransız saraylarında yetişmesi ve hatta fransız kralı Francis’le de aşna fişne durumlarının olduğunun bilinmesi olabilir. Zira fikfik tekniklerinde o dönemin İngilizlerine göre daha bi açılımcı olan Fransızların elinde yetişmiş bir kadın Henry’e şahane şeyler vaat etmiş olabilir tabii, ne de olsa Francis’ten iyi referansı var kızımızın: “Una grandissima ribalda, infame sopra tutti” (“a great prostitute, infamous above all”).

Her neyse, saraya geldiği dönemde zaten evli olan bu kızımız, Aragorn’lu Catherine’nin baş nedimelerinden biri sıfatıyla geldiği sarayda Henry’nin, Bessie’den sonra herkes tarafından kabul edilen ikinci metresi oluyor (1520-1526). Bessie ile çakışmaları var mı tam bilinmiyor olmakla birlikte, o ilişkinin bitme sebebinin büyük ihtimalle Mary olduğu söyleniyor. Mary kızımızın bu metreslik döneminde iki çocuğu oluyor, ikisinin de Henry’den olduğu sanılsa da, kağıt üstünde “evet lan bunnar benim çocuklarımdır” denmişliği yok.
Sonra işte kral, yatakta becerikli, bu sessiz sakin kızdan sıkılıyor, ilişki bitiyor. Kızın kocası ölünce, kız mevkisi pek de olmayan bir adamla aşk evliliği yapıp, saraydan ayrılıyor. Henry’nin gazabına uğramayan nadir kadınlardan biri olarak kocası ve çocuklarıyla sessiz sakin bir hayat sürüyor. Gerçi finansal açıdan zorlandıkları da bilinmiyor değil, yine de en azından mutlu olabilmiş gibi sonradan, diğerlerinin aksine.
5. Anne Boleyn (1507 -1536) - Motto: The Most Happy
Geldik, bana sorarsanız Henry’nin en önemli aşkına. Meşhur Anne Boleyn. Uğruna dinlerin değiştirildiği, bir ülkeyi sallamış, zeki, karizmatik, fettan Anne.
Geldik, bana sorarsanız Henry’nin en önemli aşkına. Meşhur Anne Boleyn. Uğruna dinlerin değiştirildiği, bir ülkeyi sallamış, zeki, karizmatik, fettan Anne.
Dediğimiz gibi kendisi daha önce kralın metresi olmuş Mary’nin kızkardeşi ve tüm kaynaklarca “hoş kız da aman aman değil” diye biliniyor. Yani bir Bessie’nin, Bir Mary’nin güzelliğine sahip değil ama işte işini bilen bir kadın belli ki. Söylenenlere göre zeki bakışlı gözleri ve dillere destan uzun bir boynu var.

Henry’nin bir türlü meşhur bir veliahta sahip olamamasından ötürü yaşadığı bunalımlı günlerinde, Anne ve ailesi durumdan yararlanmaya karar veriyor. O da Mary gibi, Evropa’larda okumuş bir kızımız olarak, Catherine’e hizmet için saraya geliyor ve 1525 sularında kralın dikkatini çekmeyi başarıyor. Ve fakat Anne, diğerlerinin aksine, paşa paşa kralın yatağına gitmiyor ve belki de Henry hayatında ilk kez bir kadın tarafından hem Mary ile yattığı için, hem de “evlenmeden olmaz” gerekçesiyle reddediliyor. Hatta o kadarki, kızımız çok büyük bir sıfat olan “resmi metres”liği bile geri çeviriyor. Bu reddedilme, Henry’i çılgına çeviriyor. Klasik bir kaçan kovalanır veya köpek çekme vakası yani.
Henry kızın peşinde liseli aşıklar gibi dolanıyor, aşk mektupları yazıyor, hediyeler gönderiyor. cilveli Anne da istemem yan cebime koy yapıyor ve adamı parmağında oynatıyor. Böyle böyle Anne, aşktan veya belki de kıza duyduğu istekten başı dönmüş kralın kafasına “boşanma” fikrini empoze ediyor.
O dönemde İngiltere hayli katolik, kraliçe Aragorn’lu Catherine de katolik bir İspanyol prensesi. Yani boşanma işi biraz yaş tabii… Hele ki Papa da icazet vermeyince iyice sakata sarıyor. Fakat Henry kafaya takmış, Anne’i elde edecek, bir yol yordam düşünmeye başlıyor, adamlarına da “ne yapın edin beni bu evlilikten kurtarın” diye emrediyor.
Tam 6 yıl süren bu boşanma krizi sonucunda nasıl bir çözüm bulunuyor? Eh diyor Henry, bu kilise izin vermezse ben de başka dine geçerim. Buyrun size Church of England / Anglikan Kilisesi’nin temeli. Neyse, bu tabii basitçe bir anlatım, olayın aslı şöyle: Papadan izin alınamayınca, ve sağ kolu Wolsey de işi beceremeyince, Henry Wolsey’i görevden alıp, hatta tutuklattırıp, Cromwell’i yerine getiriyor. İşte öyleydi böyleydi, türlü hile ve hurda ile Aragorn’lu Catherine’den, evlilikleri geçersiz sayılmak suretiyle kurtulunuyor. Gerekçe de Catherine’le olan evliliklerinin, kraliçenin daha önce Henry’nin abisi ile olan evliliğinden ötürü zaten meşru olamayacak olması, hatta lanetli olması, erkek evlat sahibi olamamalarının da bu nedenden kaynaklanması falan filan… Öte yandan Henry’nin Mary Boleyn vakası için de bir kılıf uyduruluyor, Catherine’in Henry’nin birinci derecede yakınıyla evli olması meselesi Anne-Henry ve Mary üçgeninde işlemiyor bir şekilde.
Sonuç olarak Anne ve Henry evleniyorlar. Aragorn’lu Catherine de saraydan sürülüyor. Reformist Anne kraliçe oluyor. İngiltere’nin dini değişiyor. Halkın pek sevgisini kazanamayan Anne, zeki ve kendinden emin tavrıyla takılmaya devam ediyor. Fikrini söyleyen, susup oturmayan bir kadın olan Anne, gösterişi sevmesi, bildiğini okuması nedeniyle ne bir eş olarak, ne de bir kraliçe olarak halkın sempatisini bir türlü kazanamıyor. Kendisi halk arasında “Kralın orospusu” olarak geçiyor.

Neyse efenim, Anne evliliğinin ilk yılında, sonradan kraliçe olacak Elizabeth’i doğuruyor, fakat o da erkek evlat konusunda başarıya ulaşamıyor. 3 yıl süren evlilikleri boyunca, düşükler, ölü doğumlar birbirini izliyor. Bu konuya takık olan Henry, tekrar sarmaya başlıyor ve yine bu evlilikte de bir bokluk olduğuna kanaat getiriyor.
Sanırım bir kere bir eşten kurtulunca da sonrakilerden de kurtulmak kendisine çok zor gelmemiş olacak ki, Anne’dan da kurtulmanın yollarını arıyor. O dönemde saray zina dedikodularıyla çalkalanırken, Anne önceki ilişkileri ve zina bahane edilerek, vatana ihanetten (zira krala ihanet vatana ihanet demek o dönemde) tutuklanıyor. Gerekçe büyücülük. Suçlama Henry’i büyüleyerek bu evliliğe ikna etmiş olması. Eh, aşk da bir tür büyü olsa gerek tabii.
Takdir edersiniz ki Henry’nin her zaman olduğu gibi, o dönemde de bir metresi var. Anne’in gözden düşmesiyle, bu yeni metres Jane Seymour yükseliyor. Büyük ihtimalle bu “kurtulma” çabalarının bir sebebi de o.
Uzun lafın kısası, Anne 3 yıllık evliliğin sonunda, abisi George Boleyn de dahil olmak üzere tüm saray ahalisiyle yattığı söylenerek, zina ve büyücülük suçlamalarıyla, abisinden birkaç gün sonra, boynu kesilerek idam ediliyor. Öldüğünde 29 yaşında. Kendisine doğru düzgün bir cenaze töreni yapılmıyor, isimsiz bir mezara öylece gömülüyor.
4. Jane Seymour (1508 -1537) – Motto: Bound to Obey and Serve
Her iki kraliçeye de nedime olarak hizmet eden Jane, 1536 yılına kadar kralın dikkatini çekmiyor. Ancak Henry, Anne’dan sıkılmaya başlayınca, tehlikeli esmer Anne’in tam tersi, sarışın, munis bir kız olan Jane farkediliyor. Kızın bu ilişkiye girmesi aşkından mıdır, ezikliğinden midir, korkusundan mıdır yoksa çıkarlarını kollamasından mıdır o tam bilinmese de, Henry’nin ilgisi zaten tek başına yettiğinden, Jane ile ilişkileri başlıyor. Anne’in idamından 10 gün sonra da evleniyorlar.
Her iki kraliçeye de nedime olarak hizmet eden Jane, 1536 yılına kadar kralın dikkatini çekmiyor. Ancak Henry, Anne’dan sıkılmaya başlayınca, tehlikeli esmer Anne’in tam tersi, sarışın, munis bir kız olan Jane farkediliyor. Kızın bu ilişkiye girmesi aşkından mıdır, ezikliğinden midir, korkusundan mıdır yoksa çıkarlarını kollamasından mıdır o tam bilinmese de, Henry’nin ilgisi zaten tek başına yettiğinden, Jane ile ilişkileri başlıyor. Anne’in idamından 10 gün sonra da evleniyorlar.

“Güzel değil ama iyi bi kız” olarak özetleyebileceğimiz Jane, bana sorarsanız hayli uyuz bi tip. Fırtınalı Anne’dan dili yanan Henry’nin huzurlu limanı. Kendisi muhafazakar ve kurallara bağlı bi kadın ve mesela sarayda Anne’in moda anlayışını yansıtan her tür gösterişli kıyafeti yasaklıyor. Uyuz demiştim di mi?
Neyse bunların evlenmesinden 2 ay sonra, kralın Bessie’den olan oğlu ölüyor ve kral “senden öncekiler yalannn! sen benim gerçek anlamdaki ilk ve tek karımsın” dediği Jane’in ona bir erkek evlat vereceğini ummaya başlıyor. Bir sene geçmeden Jane hamile kalıyor ve hakikaten erkek evlat nihayet geliyor: Prens Edward. Lakin Jane, doğum sonrası komplikasyonları nedeniyle, 2 hafta sonra ölüyor.
Zannederim Henry hep kadınları suçlasa da, cenabetlik esasında kendisinde. Neyse işte, bizimki üzülüyor filan, kendi mezarını bu uyuz Jane’in yanında yaptırıyor. Böyle bi takım aptal romans aktivitelere giriyor. Çok uzak olmayan bir geçmişte karısının kafasını uçuran bi adam için fazlaca duygusal bi mod. Netice itibariyle, hakikaten de Henry de ölünce bu kadının yanına gömülüyor. 6 kadın arasından tek bir tanesi Henry’nin yanını hak etmiş, o da Jane, silik kraliçe.

3. Cleves’li Anne (1515 – 1557) – Motto: God Send Me Well to Keep
Hayret, Jane öldükten sonra 2 yıl boyunca Henry’de tık yok, gerçekten de Jane’i yasını tutuyor. Amma velakin, sonra yine kaşınmaya başlıyor, etrafındakilere “karı istirem” demeye başlıyor.
Hayret, Jane öldükten sonra 2 yıl boyunca Henry’de tık yok, gerçekten de Jane’i yasını tutuyor. Amma velakin, sonra yine kaşınmaya başlıyor, etrafındakilere “karı istirem” demeye başlıyor.
O dönemin politik koşulları gözetilerek, hemen uygun bir aday araştırılmaya başlanıyor. Henry tabii güzel olsun diye tutturduğundan uygun adayların resimleri çizilerek, kendisine gösteriliyor. Henry de bunların arasından Cleves dükü’nün kız kardeşi Anne’i kendisine uygun buluyor.

Bu ikisi Ocak 1540′ta evleniyorlar. Ancak söylentiye göre evlilik zaten kötü başlıyor zira Henry kızı gerçekte görür görmez, itici buluyor. Hatta etrafa, “bu ne be, çirkin bu, hiç de resmindeki gibi değil, üstelik de kokuyor” gibi laflar ediyor. Halbuki o dönemde iyice yaşlanmış, göt göbek bağlamış olan kendisi. Ve bacağındaki kangren olmuş yara yüzünden, etrafa iğrenç kokular yaydığı bilinen bir gerçek. Ama işte kızla frekansları tutmayınca, suçu 24 yaşındaki bu kıza atıyor. Bu evlilikte cinsel birleşme de olamıyor. Artık kızı itici bulduğundan mı, yoksa ilerleyen yaşı nedeniyle pipisi kalkmadığından mı bilinmez.
Zaten Anne, Cleves’de büyüdüğünden, sarayda biraz taşralı kalıyor, adapte olamıyor. Almancadan başka dil bilmemesi de problem oluyor, giydiği kıyafetler dalga konusuna dönüşüyor. Ama halk bir şekilde benimsiyor bu kızı ve gittiği yerlerde sevgi gösterileriyle karşılanıyor.
Henry bu kızdan baştan hoşlanmadı ya, yine nedimelerden birine, çok genç bir kız olan Katherine Howard’a göz koyuyor ve bu evlilikten de kurtulmanın yollarını arıyor. Nihayetinde aynı senenin haziran ayında, Anne ile Henry’nin evliliği, kzıın daha önce kendilerine bildirilmemiş bir nişan anlaşması olduğu ve zaten bu evliliğin de hiç gerçekleşmediği (fikfik yok dedik ya) gerekçesiyle iptal ediliyor. Anne kraliçelikten, kralın kızkardeşi sıfatına geçiyor.
Hayret ki kral, bu kadına bir mülk bağışlıyor ve titr vererek, İngiltere’de kalmasına izin veriyor. Kız da hakikaten bir daha hiç memleketine dönmeden, sessiz, sakin bir hayat sürüyor. Hatta arada saraya eski nedimesi, yeni kraliçe Katherine’i ziyarete filan gidiyor.
Hakkı yenmiş bir kızcağız bence, Jane Seymour uyuzundan daha sevimli ve daha kişilikli olduğu kesin.


2. Katherine Howard (1521 – 1542) – Motto: No Other Will Than His
Bir Anne, bir Katherine serimizde yeni Katherine de bu. Henry, Anne’dan kurtulduktan 16 gün sonra bu genç (19 yaşında) ve rivayete göre çok güzel nedimeyle evleniyor.
Bir Anne, bir Katherine serimizde yeni Katherine de bu. Henry, Anne’dan kurtulduktan 16 gün sonra bu genç (19 yaşında) ve rivayete göre çok güzel nedimeyle evleniyor.

Gördüğünüz resimde pek güzel çıkmamış ama Katherine Howard olarak geçen bu resmin aslında ona ait olmadığı ve Jane Seymour’un kuzenine ait söyleniyor. Zaten hakikaten de Jane’e benziyor bu resimdeki kadın. Katherine Howard ise gerçekten güzelliğiyle sarayda nam salmış kadınlardan biri, ancak evlilik bitince kralın Katherine’e ait bütün resimleri attığı söylendiğinden, kendisine ait çok geçerli bir resim yok.
Neredeyse 50′sine yaklaşan Henry, bu kıza çok düşkün başlarda. Onun çocukça şımarıklıklarıyla eğleniyor, onu hediyelere boğuyor, her tür kaprisine boyun eğiyor filan. Hatta o dönemde çok da mutlu görünüyor. Katherine ise, tabii kraliçe oldu, ne güzel ama 50 yaşında, obez, kokulu bir adamla sevişmek zorunda olmaktan çok da mutlu değil. Zira Anne ile sevişememiş de olsa, genç ve güzel yeni karısıyla sevişmek istemekte Henry. Zaten biraz flörtik bir kızımız olan Katherine de türlü numaralarla adamı memnun ediyor işte yatakta.
Henry’nin “dikensiz gül” olarak hitap ettiği Katherine’cık de ne yapsın… Hem genç, hem sarayda bi sürü genç, edeleli delikanlı var. Gözü de gönlü de kayıyor tabii, Thomas Culpeper isimli yakışıklı bir saray soylusuna ve aralarında bir ilişki başlıyor. Bir de hafiften saftoroz bir kız olduğundan, sarayda çeşitli görevlere eski sevgililerini ve kendisine hayran adamları atamaktan da çekinmiyor.

Hal böyle olunca, evlenmelerinin üzerinden takiribi 2 yıl sonra, dedikodular Henry’nin kulağına gidiyor. Zaten iyice huysuzlaşmış olan Henry, sinirleniyor, vatana ihanet suçundan Katherine’i, Culpeper’i ve Katherine’in eski sevgilisi Francis Dereham’ı hapse attırıyor. Ve hatta Culpepper’a yazdığı bir aşk mektubu da kızımıza karşı delil olarak kullanılıyor, zaten Katherine’den kalan tek şey de bu mektup:
“Master Culpepper, I heartily recommend me unto you, praying you to send me word how that you do. It was showed me that you were sick, the which thing troubled me very much till such time that I hear from you, praying you to send me word how that you do, for I never longed so much for thing as I do to see you and to speak with you, the which I trust shall be shortly now. The which doth comfort me very much when I think of it, and whne I think again that you shall depart from me again it makes my heart to die, to think what fortune I have that I cannot be always in your company. Yet my trust is always in you that you will be as you have promised me, and in that hope I trust upon still, praying you then that you will come when my Lady Rochford is here, for then I shall be best at leiseure to be at your commandment, thanking you for that you have promised me to be so good unto that poor fellow my man, which is one of the griefs that I do feel to depart from him, for then I do know no one that I dare trust to send to you, and therefore I pray you take him to be with you that I may sometime hear from you. One thing I pray you, to give me a horse for my man, for I have much ado to get one, and therefore I pray send me one by him, and in so doing I am as I said afore; and thus I take my leave of you, trusting to see you shortly again, and I would you was with me now that you might see what pain I take in writing to you,
Yours as long as life endures,
Katheryn”
Tüm bunların sonucunda ne oluyor? Tabii ki Katherine ve iki genç adam boyunları kesilerek, Londra Kulesi’nde idam ediliyorlar. Kızcağızın yaşı 21, daha taç bile giyemeden ölüyor. Halk inanışına göre, ölürken son sözleri şöyle: “I die a Queen, but I would rather have died the wife of Culpeper.” Ama dedik ya bir nevi şehir efsanesi bu, kaynaklar bu sözleri doğrulamıyor. Halkın romantize etmesi herhalde.
Şu evlilikten de anlıyoruz ki Henry aşık olunca, idam ediyor. Aşık olmasa daha iyi sanki? Kaderin enteresan bir cilvesi ise, ilk Catherine sürülüyor, akabinden gelen Anne idam ediliyor. Sonraki Anne’a gelirsek, bu sefer o sürülüyor, akabinden gelen Catherine idam ediliyor. Acaip.
1. Katherine Parr (1512 – 1548) – Motto: To Be Useful in All that I Do
Altıncı ve sonuncu evliliğinde Henry nihayet dengini buluyor bana sorasanız ve kendine eş olarak daha önce başından 3 evlilik geçmiş, yepyeni bir Katherine seçiyor. Bu seferki diğerleri kadar genç de değil üstelik. Düşünsenize 31 yaşında!!!! Aragorn’lu Catherine zamanında sarayda olanlardan biri.
Altıncı ve sonuncu evliliğinde Henry nihayet dengini buluyor bana sorasanız ve kendine eş olarak daha önce başından 3 evlilik geçmiş, yepyeni bir Katherine seçiyor. Bu seferki diğerleri kadar genç de değil üstelik. Düşünsenize 31 yaşında!!!! Aragorn’lu Catherine zamanında sarayda olanlardan biri.
Parr’ın 3. kocası öldüğünde, Jane Seymour’un erkek kardeşi Thomas Seymour, kendisiyle evlenmek istiyor, Parr da teşne ama kral hayır diyor, onunla ben evlenicem. Catherine de napsın, boynum kıldan ince diyor. Sanırım bu durumda literally bunu demiştir hatta. Neyse 1543′te evleniyorlar ve Parr kraliçe oluyor.

Bir reformist ve eğitimli bir kadın olan bu sonuncu kraliçenin yasaklı kitapları okuması ve dinde reforma yönelik söylemleri Henry’i bir kıllandırıyor tabii (1546 suları). Hatta yakın bir ilişki kurduğu üvey kızı prenses Elizabeth’i çok etkilediği söyleniyor. Henry de bunlar üzerine ahan da diyor burda da vatana ihanet var herhalde, sorgulamalar filan başlıyor, tam bu kraliçe de gitti herhalde diyecekken bir şekilde sonunda kadını affediyor. Zaten bir sene sonra da Henry ölüyor.
Katherine napıyor? Gizlice Thomas Seymour’la evleniyor. Bu bir skandala yol açıyor tabii. Ama evlilikleri sürüyor, hatta Catherine ilk kez hamile kalıyor. O dönemde hamilelikte seks çok ayıp bi şey olduğundan, kocası Seymour çareyi evin içinde arıyor ve o sıralarda kendileriyle yaşayan Prenses Elizabeth’le fingirdediği söyleniyor. Neyse sonuçta ne olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, Elizabeth evden uzaklaştırılıyor filan. Parr tek kızını doğurduktan, takribi bir hafta sonra, yine kaderin bir cilvesi ile, Jane Seymour’u öldüren hastalıktan hayata gözlerini yumuyor.

Evet efendim, Henry ve aşk hayatı böyle… Gördüğünüz gibi adam aşık olunca kafalarını kesmiş, daha mantık evliliği gibi olanlarda da kadınlar çocuk doğururken ölmüş filan… Pek bulaşılacak bir adam sayılmazmış esasında. (Alıntıdır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder